22 Ağustos 2015 Cumartesi

Susun Ağlayacağım / Muammer Hacıoğlu

Susun Ağlayacağım
Muammer Hacıoğlu
1971

Sararmış yapraklarını çevirdiğim bu küçük şiir kitapçığı, zamanların ötesinden, yetmişler şiirinden hoş bir esintiyi odama doldurdu. Muammer Hacıoğlu'nun dizeleri, farklı şiir anlayışlarının bireşiminden oluşmuş zengin bir içerik barındırıyordu. Yaşanmışlıkların getirdiği samimi bir söyleyiş, şairin kitabındaki ürünleri okurlara daha da yaklaştıran önemli bir unsur oluyor. İçeriğe sinmiş, bu hayatın özünden gelen dizeler, çoğu kısımda hiçbir tasvir içermese bile, şair Muammer Hacıoğlu'nun yaşamı ve kişiliği üzerine güçlü çağrışımlar oluşturuyor. "Susun Ağlayacağım" adlı eserde hiçbir yapay öge görmek, zorlama söyleyişlere rastlamak mümkün değil. Neredeyse şairin samimiyet ve içtenliği sayfaların dışına taşacak denli sahici. Kitaptaki, Öykü, Bakmayın, İnanmazsınız, Al Götür Beni Buralardan, Asker, Büyümeyen, Onlar Mı Bizler Mi, adlı şiirleri çok sevdim. Ama dediğim gibi, tek tek şiirlerden öte kitabın genel aurası daha çok etkiledi beni. Şairin bu eserindeki kısa bir şiiri paylaşarak satırlarıma son vereyim:

RESİM

Toprak beni yutacak
İnsanlar unutacak
Yalnız resmim kalacak
Anamın gözlerinde.

Muammer Hacıoğlu,
Susun Ağlayacağım, Sayfa: 18

20 Ağustos 2015 Perşembe

...ile Konuşmalar / Aytuğ Uslutekin

...ile Konuşmalar
(Sylvia Plath ile Karşılıklı Konuşmalar)
Aytuğ Uslutekin
2015
 
Aytuğ Uslutekin'in "...ile Konuşmalar" kitabını okuyacak bir kişinin elinde mutlaka bir kalem bulunmalı. Çünkü son derece zengin bir kültürel birikimin oluşturduğu sayfaların arasında ilgiyle gezinirken, kalemle altını çizerek vurgulamak isteyeceğiniz birçok satır karşınıza çıkacaktır. Yazar Uslutekin'in yumuşak ve akıcı üslubu, okuru yormayan ve karşılıklı bir sohbet atmosferi hissettiren bir özelliği bünyesinde barındırıyor. Ben kitabı okurken, Aytuğ Uslutekin'in eserinde bahsettiği şarkıların bir kısmını bilgisayarımda youtube vasıtasıyla dinledim. Böylece bahsedilen duygu durumlarıyla özdeşlemenin daha lezzetli bir hal aldığını belirtebilirim. Yazarın mesleği nedeniyle Türkiye'nin dört bir yanına yapmış olduğu yolculuklarda edindiği renkli gözlemleri, kültürel donanımıyla harmanlayarak sunduğu bu eser, birçok nostaljik tatları da barındırıyor. Aytuğ Uslutekin'in, Sylvia Plath ile yaptığı bu düşsel konuşmalar, kimi zaman dünya edebiyatına, kimi zaman Hollywood sinemasına dokunarak, anlam ve çağrışım örgüsünü güçlendiriyor. Bir okuma şölenine muhatap olmak isteyen herkese "...ile Konuşmalar"ı tavsiye etmekte fayda görüyorum.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Al Kumsallar / J.G.Ballard

Al Kumsallar
J.G.Ballard
1995

Ballard'ın Al Kumsallar adlı kitabı anlaşılması zor ve karmaşık öykülerin bir arada bulunduğu ilginç bir yapıt. Ürünlerin anlaşılmasının zorluğu, fazlasıyla çok özel isim barındırması, farklı jargonlardan uzmanların anlayacağı kavramlara sıkça atıf yapması ve uzun, dağınık yapıda cümleleri tercih etmesi gibi nedenlere bağlanabilir. Yazarın hayal gücüne şapka çıkarmamak olanaksız. Ancak tasvir ifadelerindeki muğlak soyutluk, okur ilgisini üst düzeyde tutmakta zorlanmasına sebep olmuş. Kurgudaki karmaşa ve her karakteri okurun daha başta tanıdığı varsayımı özgüveni, eserin akılda kalıcılığını yaralayıcı bir çerçeveye evrilmiş. Kitapta en beğendiğim öykünün "Şarkı Söyleyen Heykeller" adını taşıyan, hayal gücünün sınırlarını zorlayan ve alabildiğine duygusal olmayı başaran ürün olduğunu söyleyeyim.

14 Ağustos 2015 Cuma

Cenin ve Ceset / Piraye Şengel

Cenin ve Ceset
Piraye Şengel
2008

Piraye Şengel'in kaleminden çıkan polisiye roman "Cenin ve Ceset" naif bir anlatımı ilke edinmiş, derinleşme ve gizem unsurlarına daha baştan kapalı bir eser. Polisiyelerde başat ögelerden biri olması gereken "merak ve heyecan" duygusunu verebilmekten ziyadesiyle uzak bir anlatım tercihi söz konusu. Karakterlerin basitlik ve yavanlığı hemen kendini ön plana yerleştirmiş. Bu da eserin gerçeklik ve akılcılık yönünden geri planda kalmasının en büyük gerekçesi. Netice itibariyle adıyla oluşturduğu etkiyi ve merak hissini karşılamayı başaramamış bir eser Cenin ve Ceset.

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Hipodrom Soygunu / Lionel White

Hipodrom Soygunu
Lionel White
1970
 
İkinci sınıf Hollywood polisiyesi tarzında bir filmin vasat senaryosunu okuyormuş gibi hissettim Lionel White'ın Hipodrom Soygunu adlı eserini okurken. Bu romanın yapısal olarak, kırklı yıllardaki Kara Film ekolünü andıran bir içeriği taşıdığı söylenebilir. Zaten yazar Lionel White bahsettiğim türün başat yapıtlarını da yazmış üretken bir sanatçı. Olay örgüsü pek karmaşık değil. Hipodrom Soygununun yüksek düzeyde bir zeka gerektiren bir kurgu taşımadığı söylenebilir. Kilit roldeki bir "Femme Fatale" karakterin sürüklediği klasik Film Noir şablonunun pek dışına çıkılmıyor. Tasvirlerin belli bölümlerde vasatın üstüne çıktığı söylenebilse de psikolojik derinliklerin yeterince aktarılabildiğini iddia edebilmek hemen hemen imkansız.

Not: Bu yazıyı yazdıktan bir süre sonra, bahsettiğim kitaptan 1956 yılında, Stanley Kubrick'in yönettiği klasik bir polisiye olan "The Killing" filminin uyarlandığını öğrendim. Fırsat bulabilirsem filmi de izlemeye çalışacağım.

11 Ağustos 2015 Salı

Son Beste / Erdem Katırcıoğlu

Son Beste
Erdem Katırcıoğlu
2005

Erdem Katırcıoğlu'nun Son Beste adlı hikaye kitabının ilk ürünü "Yazgan Niyazi" naif ama bir o kadar da ilgi çekici bir anlatımı bünyesinde barındırıyor. Dolayısıyla eseri okumaya başlayan kişiler hoş bir çalışmayla kitaba başlamanın avantajını yaşıyor. İkinci öykü, kitaba da adını veren "Son Beste" eserdeki çoğu üründe olduğu gibi trajik bir finali bünyesinde barındırıyor. Ve okurun beklenti çıtasını yükselten bir başarı çizgisini muştuluyor. Yazar Erdem Katırcıoğlu yazdığı çoğu hikayede kendi hayatından yansımaları da belli oranda kurguya eklemlemiş, diye düşünüyorum. Kitapta çoğu başarılı sayılabilecek toplam sekiz hikaye var. Yazar Katırcıoğlu'nun, gündelik dilin sadeliğini, dramatik yönden etkileyici eserlere dönüştürmede başarılı olduğu söylenebilir. Ancak öykülerdeki kimi gereksiz ayrıntılar ve faydasız ifadelerin bütünlüğe zarar verdiği ve üslupta yoğunlaşmaya olanak tanımadığını da olumsuz bir not olarak ifade etmek isterim.

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Sevgilinin Gözündeki Leke / Asuman Tüfekçi

Sevgilinin Gözündeki Leke
Asuman Tüfekçi
2007
 
Asuman Tüfekçi'nin kaleme aldığı Sevgilinin Gözündeki Leke adlı kitap "Bir Edebiyat Öğretmeninin Anıları" alt başlığıyla yayınlanmış. 500 sayfalık epeyce hacimli bir eserle karşı karşıyayız. Hem de küçük puntolu yazı karakteriyle oluşması nedeniyle kitabı okumanın zorlaştığını başta ifade etmem gerek. Kanaatimce yazar Asuman Tüfekçi'nin çok fazla gereksiz ayrıntıya yer vererek içeriği şişirmesi olumsuz bir duruma sebebiyet vermiş. Kendi adıma keyif aldığım ve ilgiyle okuduğum kimi anekdotların bu kalabalık olay örgüleri içinde kaynayıp gitmesine üzüldüğümü belirtmeliyim. Eserde kimi ayıklamalara gidilen bir editör çalışması yapılsaydı daha ilgiyle okunan bir kitap olurdu. Ayrıca kitabın adı olan "Sevgilinin Gözündeki Leke" ibaresinin, içeriği yansıtıcı bir niteliği olmadığını da vurgulamak isterim.

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Kuşlar Uzaktı Sonra / Yılmaz Odabaşı

Kuşlar Uzaktı Sonra
Yılmaz Odabaşı
2001

Yılmaz Odabaşı'nın 147 sayfalık "Kuşlar Uzaktı Sonra" adlı kitabında beş hikaye yer alıyor. Eserdeki bu beş hikayenin hepsi de birbirinden ilgi çekici bir üslupla ele alınmış. Yaşanmışlıkların da getirmiş olduğu yadsınamaz bir avantajla, Yılmaz Odabaşı, kitabının daha ilk sayfasından itibaren okurlarını memnun edici bir tutarlılık ve ilkesellik gösteriyor. Ben kitabın ilk hikayesi olan Kuşlar Uzaktı Sonra'dan daha çok etkilendim. Diğerleri de başarılı ürünlerdi elbette, ancak en vurucu çalışmalar kitabın başlarına yerleştirilmiş, diye düşünüyorum. Yazarın politik görüşlerini ikna edici argümanlarla okura angaje etmekte ziyadesiyle başarılı olduğu, su götürmez bir gerçek. Kitaptaki hikayelerin çoğundaki yerel dilin kullanımındaki güzellik ve güçlü etki de yadsınamaz. Olumsuz bir yorum yapacak olsam, "Kuşlar Uzaktı Sonra"daki hikayelerin final kısımlarının daha etkileyici bitebilme potansiyeline sahip bulunduğu, ama bu olanağın kullanılmadını söylerdim.

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Eski Bir Balerin / Feyza Hepçilingirler

Eski Bir Balerin
Feyza Hepçilingirler
2001

Soyut bir anlatımı yeğleyen, ancak derinlikli bir bakış açısını yansıtmaktan çok uzak bir yapıt olmuş Eski Bir Balerin. Feyza Hepçilingirler'in ağdalı dili, kendini bir Türkçe ustası olarak sunan bir yazar için bütünüyle facia olarak nitelenebilir. Kitabın içindeki hikayeleri okurken ziyadesiyle zorlandım. Çünkü tatsız tuzsuz bir üslupla yapılan ruhsal tahliller, hiçbir çarpıcılık ve özgünlük içermeyen neticeye ulaşıyor. Kitabın 1985 yılında Sait Faik Hikaye Armağanını kazanmış olması ise, bu ciddi edebiyat ödülü hakkında önemli bir kuşku vesilesi olarak algılanmalı. Kitaptaki on dört hikaye içinden iki tanesinin diğerlerine nazaran daha az kötü olduğu kanısındayım. "Gerdek" hikayesindeki sürprizli final küçük bir heyecan oluşturuyor. "İletişim" adlı üründe ise, bir yazarın imza günündeki tedirginlik ve hayal kırıklığı canlı bir tasvirle anlatılmış. Bu iki öyküdeki kıvılcım ise kitabın bütünsel olarak oluşturduğu fiyaskoyu azaltmayı başarmaktan çok uzak.

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Sevmeyi Öğrenirken / Filiz Tosyalı

Sevmeyi Öğrenirken
Filiz Tosyalı
2007
 
Filiz Tosyalı'nın kaleminden çıkmış Sevmeyi Öğrenirken adlı kitap genç bir okur kitlesi hedef gözetilerek ortaya konmuş. Ancak eserin vermiş olduğu mesajlar ve içeriğin işleniş tarzı hedef kitlesiyle uyuşmayacak bir yönde ilerliyor. Genel itibariyle yozlaşmış bir gençlik panoraması çizilerek, parçalanmış bir ailenin çıkmazları kitaplaştırılmış. Ancak olay örgüsünde hiçbir çarpıcı ve ilgi çekici gelişmenin yer almaması, zaten hiçbir heyecan içermeyen eseri iyice yavanlaştırmış. Romandaki karakterlerin hiçbir özgünlük içermemesi de ayrı bir handikap olarak not edilmeli. Netice itibariyle yazar Tosyalı'nın Sevmeyi Öğrenirken ile ortaya koyduğu performansı hiç beğenmediğimi gönül rahatlığı ile ifade edebilirim.

2 Ağustos 2015 Pazar

Babam İçin / Berrin Yıldızoğlu

Babam İçin
Berrin Yıldızoğlu
2011

Berrin Yıldızoğlu'nun kaleme aldığı "Babam İçin" kitabının adının nereden geldiğini, kitabın yarısını geçtikten sonra öğrenebiliyoruz. Romanın başları pek heyecan verici ve akışkan değil. Okuma keyfi almakta zorlandığımı belirtebilirim. Yavan ve orijinallik içermeyen bir giriş, bu tarz romanlar için büyük bir handikaptır. Ama yazarın babasının rahatsızlığının belirdiği ve Ağrı dağına tırmanış kararının şekillenmeye başladığı bölümlerden itibaren eserin bir dinamizm kazandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle tırmanış sürecinin anlatıldığı bölümler büyük bir heyecan barındıran, çok canlı tasvirlerin öne çıktığı edebi güzellikleri yansıtmış. Keşke bu kısma odaklanılsaydı diye hayıflandım kendi kendime. Hiçbir ilginç unsur barındırmayan, yazarın gönül macerası kısmı, romandan toptan çıkarılsa, eserin yoğunluk ve derinliği çok daha güçlü olurdu kanısını taşıdığımı vurgulamam gerekiyor. Sonuç itibariyle, yazar Berrin Yıldızoğlu'nun yoğun otobiyografik ögeler taşıdığını hissettiren bu romanı, kimi ham özellikler taşımasına rağmen, ikinci yarısındaki etkileyici anlatımı için okunabilir.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Hizmetkar Kim? / Cenk Enes Özer

Hizmetkar Kim?
Cenk Enes Özer
2012

Kitabın açılışı ve ilk yarısına kadar genel seyri Matrix filmini fazlasıyla hatırlatıyor. Hatta hatırlatmaktan öte bir benzeşim de söz konusu edilebilir. Yağmur karakterinin iç sesi vasıtasıyla dile getirilen olay ve görüşler Neo karakterinden ciddi oranda esinlenilmiş. Cenk Enes Özer'in romanında heyecan ögesi bu tarz eserlerde olduğu gibi ön plana konamamış. Bu da Hizmetkar Kim? romanının okuma keyfini zedeleyen bir unsur. İçerikteki islami ögeler kitabın bir nebze de olsa orijinalite kazanmasına vesile olmuştur denebilir. İslamı tanımayan kişiler için bu eserin öğretici tarafları bulunduğunu da ifade edebiliriz. Ancak bu kitabın, devamını içeren diğer romanı okumak için yeterince motive edici mahiyette bir etkileyiciliğe sahip olamadığını söylemem gerek.