29 Ekim 2013 Salı

Çakma Öğrenci / Fatma Çağdaş Börekçi

Çakma Öğrenci
Fatma Çağdaş Börekçi
2013

Çocuk edebiyatı deyip geçmemek gerek. Bir çocuk kitabını, eğer büyük bir okur beğenmiyorsa, çocuk da beğenmez elbet. Miniklerin beğeni düzeylerini küçümsersek hata etmiş oluruz. Hem daha okuma alışkanlığı kökleşmemiş çocukları niteliksiz ürünlerle beslersek okuma zevklerini zedeleriz. Bu da gelecekteki potansiyel bir okuru heba etmek gibi ciddi bir soruna yol açar. Okumayı sevmeyen nesillerin yetişmesine kapı aralar. Bunları neden mi söylüyorum? Çünkü bugün Fatma Çağdaş Börekçi'nin kaleme aldığı "Çakma Öğrenci"yi okudum da ondan. 10 yaş ve üzeri çocuklara hitap etmesi hedeflenen bu yapıt, benim gibi koca bir insana bile heyecanla, keyifle bir çırpıda kendini okuttu. Kitaba hakim olan akıcı dil, zaten ilk aşamada sürükleyiciliği sağlayan temel unsuru oluşturmuş. Kitabın kahramanı Yusuf, hemen özdeşleşme sağlanabilen sevimli ve sağlam bir karakteri yansıtıyor. Yusuf'un başından geçen olayların güzel bir kurguyla, merak ögesini ayakta tutarak sıralanması okuma keyfini katlıyor doğrusu. Yusuf'un çevresindeki arkadaşlarının orijinal ve kendine has özellikleri vurgulanmış tipler olması, kitabın tekdüzeliğe düşme tuzağından uzaklaşmasını sağlamış. Editörel açıdan da sağlam bir çalışmayla karşı karşıyayız. Çünkü "Çakma Öğrenci" kitabının bölümlenmesi, sayfa düzeni son derece başarılı bir şekilde gerçekleşmiş. Kitabın içinde vurgulanmak isteyen bazı kelimelerin farklı puntolarla yazılması, görsel açıdan kitaba dinanizm kazandırmış. Ayrıca kitabı resimleyen İbrahim Çiftçi'nin adını anmazsak da haksızlık etmiş oluruz. Çiftçi'nin özgün çizimleri olay örgüsünü takip etmemizde görsel açıdan okurlara rehberlik ediyor. Nesil Çocuk Yayınları gibi saygın bir yayınevinin piyasaya sunduğu Çakma Öğrenci'yi tüm ailelere tavsiye ederim. Çocuğunuz 10 yaşından büyükse kitabı kendisi zaten zevkle okuyacaktır. Eğer 10 yaşından küçükse, siz ona yatmadan önce her gece 5-10 sayfa okuyarak, Yusuf ve arkadaşlarının bu heyecanlı ve kimi zaman da komik maceralarına ortak edebilirsiniz.   

27 Ekim 2013 Pazar

Zamandan Kurtarılan / A.Vahap Akbaş

Zamandan Kurtarılan
A.Vahap Akbaş
2011

Geçmişteki dergi ve gazete sayfalarında kalması muhtemel söyleşilerin bir kitap bütünlüğü altında toplanması oldukça faydalı bir girişim. A.Vahap Akbaş gibi edebiyatın hemen her dalında belli bir birikim ve tecrübe edinmiş bir yazarın geçmişten bugüne söylediklerini öğrenmek hoş bir okuma serüvenine yol açıyor. Her ne kadar önsözdeki hitapta, söyleşilerde yer alan tekrarların ayıklandığı ifade edilse de, bazı hususların kitapta defalarca aynı ifadelerle vurgulanması okuma zevkini kimi zaman örseliyor. Eleştirilebilecek en önemli hususlardan biri, yöneltilen sorular. Akbaş'ın verdiği cevaplardan çok, farklı kişilerce yapılmış bu söyleşilerdeki soruların klasik söylemi ve çoğunlukla hiçbir orijinallik içermemesi şaşırttı beni. Hep aynı rutin soruların farklı kişilerce tekrar tekrar sorulması Akbaş'ın farklı yönlerini tanımamızı ciddi manada engelliyor. Kitabın en beğendiğim bölümleri "Hayat Rüzgarı" adlı yazarın çocukluğuna eğilen ilk bölüm ve "Şiir: Girift Bir Dünya" adlı üçüncü bölüm oldu. Yukarıda kısaca değindiğim bazı eksiklerine karşın "Zamandan Kurtarılan" tecrübeli bir edebiyat insanının birikimini tanımamız için önemli bir kaynak oluşturuyor, diyebilirim.   

26 Ekim 2013 Cumartesi

Sus'adım / Mustafa Temel

Sus'adım
Mustafa Temel
2012

Şiirde kelimelerin tasarruflu kullanılması gerektiğini düşünmüşümdür eskiden beri. Sus'adım adlı kitapta ise, adıyla tezat oluşturan bir tercihle yoğun bir sözcük yığılması yaşanıyor. Mustafa Temel, özenli ve titiz bir söz işçiliği yapmaktansa aklına gelen her şeyi yığmış kitabına. Okuru yoran tekrarlar bir yerden sonra iyice yoğunlaşıyor ayrıca. Sürekli aşktan bahseden, romantik olmaya zorlanmış kalıpların çoğaltılma çabası olarak gördüm ben bu kitabı. Şiirin fazlasıyla şiirselliğe yaslanması benim okurluğum açısından epeyce sıkıntılı bir duruma tekabül eder. "Farz et yaşamadın ben bir hayaldim / Farz et bir rüyaydı uyandın bittim / Farz et ki ben de bir misafirdim / Seni çok sevdim özür dilerim" tarzında yazılmış dizelerin hitap ettiği bir okur kitlesi muhakkak vardır, saygı duyuyorum. Ama ben onların içinde değilim. 

18 Ekim 2013 Cuma

Akvaryum Konuşkanı / Emin Kaya

Akvaryum Konuşkanı
Emin Kaya
2012

Akvaryum Konuşkanı'nı bitirdiğimde ritmi bir hızlanıp bir yavaşlayan, ama ahengini kaybetmeyen hoş bir klasik müzik parçasını huşuyla dinlemiş gibi bir duyguya kapıldığımı söyleyerek başlayayım. Emin Kaya şiiri bir enstrüman olarak ustaca kullanıyor. Vermek istediği duygu derinliğini, aktarmak istediği düşünce bütünlüğünü kelimeleri notalaştırarak aktarıyor. İsteyen itiraz edebilir, fakat benim bir okur olarak ilk izlenimim bu yönde. Kitabın başlarında yer alan epigrafta şairin: "Zeki Müren hisli sesiyle söylüyordu: 'akşam oldu hüzünlendim ben yine / hasret kaldım gözlerinin rengine' Sonra cin çıktı!" demesi de, sanırım benim bu savımı bir nebze olsun destekler mahiyettedir. Emin Kaya, günümüz şiirinin içinden gelen, zamanımızda yazılan şiiri özümsemiş, ama farklı bir ses oluşturmayı da amaç edinmiş bir ozan izlenimi verdi bana bu ilk kitabıyla. "Israr ve Esrar" (sayfa: 20) ile okuyanları tasavvufun gizemli dehlizlerine sokan, "Muşamba Yasası" (sayfa: 23) ile gerçeküstü bir atmosferi ironi ve hüzün karşıtlığı ile harmanlayan, "El Yazısıydım Babamın" (sayfa: 29) ile çocukluktaki aile nostaljisinin lirizmini dokunaklı bir edayla yansıtanın hep aynı şair olması, Kaya'nın izleklerinin zenginliğini göstermek için belki küçük bir örnek oluşturabilir. Akvaryum Konuşkanı'nın bence en büyük handikapı, kitabın adı. Ürünlerin dokusunu, içeriğin yapısını ve kitabın bütününü hiç yansıtmayan bir isim bu. Emin Kaya bu ilk yapıtına, daha çarpıcı, çağrışım gücü daha yüksek bir isim bulsaydı muhakkak daha güzel olurdu kanısındayım. Ama şiirseverler bu ayrıntıya takılmasın. Alıp okusunlar bu dikkat çekici kitabı. Bence pişman olmazlar.          

13 Ekim 2013 Pazar

Aynada Gün Doğumu / Sedat Umran

Aynada Gün Doğumu
Sedat Umran
1995

Sedat Umran'ın "Ayna" izleğini taşıyan şiirlerini bir kitapta topladığı ilginç çalışması dikkate değer bir bütünlüğü bünyesinde barındırıyor. Tematik çalışmaların edebiyat dünyamızda yeterince çok ele alınmadığı görüşünü taşıyan benim gibi bir okur için sevindirici bir ürün "Aynada Gün Doğumu". Dönemin şiir anlayışına göre epeyce yalın yazılmış, buna rağmen derinliğini de muhafaza eden şiirlerin yoğun olduğu bir çalışma. Konu bütünlüğünü muhafaza ederek, ele aldığı temayı kaliteli bir şekilde işlemiş Sedat Umran. Hatta kitabın hepsini tek bir şiir olarak okumak ve algılamak da mümkün. Ayrıca bu şiirlerde Necip Fazıl'ın sesini de andıran bir endam gizli dersem, sanırım abartmış olmayacağım. Ama lütfen bunu şairin özgünlüğüne yapılmış bir eleştiri olarak algılamayınız. Bence kimi zaman birinin yayımladığı on tane şiir kitabı o şahsı şair yapmaya yetmez. Ancak kimi zaman ise tek bir kitap, onu yazan şahsı önemli bir şair kılar. İşte "Aynada Gün Doğumu" da böyle bir kitap. Sedat Umran sadece bu kitabı yazsaydı bile, bu yapıt onu şair yapmaya yeterdi. Kitabın son dizelerini buraya alıp, bitireyim:
"Onlar duyurur bize gerçek kimliğimizi
Doğup öldüğümüzü, bir mevsimliğimizi!.."

1 Ekim 2013 Salı

Akdenizin Günlüğü / Seçkin Aydın Kınacı

Akdenizin Günlüğü
Seçkin Aydın Kınacı
2010

Kısa bir kitap zaten. Okuması da epeyce kolay. Dili akıcı, insanı sarıveriyor. Bunlar tamam. Ama her şeye rağmen kitabı neden pek sevemediğimi kendi kendime sordum. Biraz da düşündüm. Aslında bu cevaplarım tam net yargılar içermiyor. Ancak ilk söyleyeceğim şey "Akdenizin Günlüğü"nün yeterince sarsıcı temalar işlememesi ve üslubunun benim okurluğuma göre fazla naif kalmasıdır. Yapıtın ele aldığı duyarlıkların yıpranmış kalıpları aşamayan bir seviyede olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Biraz daha açık diyeyim: Yeni bir vurgu yok bu kitapta. Ya da ben bulamadım. Temiz bir dil var. Yetmiyor ki bu bize. Daha rafine söylemler arıyorum ben şahsen okuduğum eserlerde. Sonlara doğru ürünler daha nitelikli hale geliyor. "Altın Bileklik" , "Buluşma" , "Umut Kaldırımı" estetik seviyeyi yükseltiyor. Ama bu bence kitabın çıtayı aşabilmesi için yeterli olmuyor. Seçkin Aydın Kınacı'nın bence daha sıkı çalışılmış metinleri ortaya koymak için potansiyeli var. Bu potansiyelini kullanıp kullanmayacağını bize zaman gösterecek.