26 Aralık 2014 Cuma

Asla Unutmayacağız / Emine Cebeci

Asla Unutmayacağız
Emine Cebeci
2001

Bu kitabı edebi kıstaslara göre değerlendirmek doğru olmaz. Acılı bir annenin feryadı ve iç dökümünü içeriyor "Asla Unutmayacağız". 17 Ağustos 1999 büyük depreminin acı anılarını konuşma dili üslubuyla kağıda dökmüş Emine Cebeci. Deprem sonrası yaralı olarak gördüğü oğlunun, deprem kargaşasında kaybolmasını anlatmış. Evladını arama mücadelesini, kayıp birini aramanın tedirgin umutsuzluğunu haykırmış. Kitabın sonunda evladının ölüsü ya da dirisini bulamadığını okuduktan sonra, kitabı kapatınca internette küçük bir araştırma yaptım. Ve Emine Cebecinin birkaç yıl sonra DNA testi yaptırması sonucu oğlunun cenazesini kimsesizler mezarlığında bulduğunu öğrendim. Üzücü bir hayat... Her hayat gibi...

Sırlar ve Sarmaşık / M.Gökhan Hoştürk

Sırlar ve Sarmaşık
M.Gökhan Hoştürk
1995

Sırlar ve Sarmaşık, kısa dizelerle oluşmuş kısa şiirleri içeren bir kitap. Ancak kısa şiirler için olmazsa olmaz bir nitelik konumunda olan çarpıcılığı, bünyesinde yeterince barındırmıyor. Kitabın belli bir izleksel bütünlük taşımadığını da belirtmek gerek. Dolayısıyla anlık duygulanım ve etkilenimler sonucu oluşmuş bir çalışma olarak algıladım ben "Sırlar ve Sarmaşık"ı. M.Gökhan Hoştürk'ün eserinin vasatı aştığını söyleyebilmek için muazzam bir iyimserliğe sahip olmak gerek. Kitabın ilk bölümünde yer alan Bursa üzerine yazılmış iki şiiri, Bursa'dan ayrıldığım esnada okuduğum için benim için ayrı önem taşıdığını söyleyebilirim. Kitaptaki en beğendiğim şiiri paylaşayım:


BURSA'DA EYLÜL

Kaç masal yıl, güzelim
Yüzünün
Küçük kırışıklıklarının ortağıyım
Kuyruklu yıldızım
Suç ortağım, sokak arkadaşım.

Hüzne yatkın ıslığıyla
Bu rüzgarı, bu ayı
Yıldızları bilirim.

Çocuksu ve bilge
Eylül ayım memleketim
Solan bir çiçeğin hüznüyle
Lodos olup sokaklarında
Yıldızlar kadar yakınım size.

M.GÖKHAN HOŞTÜRK

25 Aralık 2014 Perşembe

Çizginin Ötesi - Yağmur Kuşları / Erkut Selçuk

Çizginin Ötesi / Yağmur Kuşları
Erkut Selçuk
2006

Erkut Selçuk'un şiirleri belli bir çizgiyi ve estetik istikrarı sağlamaktan uzak. Kitabın içinde insanı heyecanlandıran şiirler olduğu gibi, son derece yavan şiirlere de rastlamak mümkün. Şair, belli kalıpları kendine çıkış noktası kabul ederek, öğretici ve anlatımcı bir üslubu benimsemek ister gibi. Fakat bu tercih yeterince heyecan uyandırıcı öneriler sunmaya kapı aralamıyor. Çizginin Ötesi / Yağmur Kuşları kitabında yenilik ve tazelik içeren olgular başat öge olmaktan ziyadesiyle uzak. Kötü ve sıkıcı değil ama, tekdüze ve heyecansız bir okuma süreci yaşatıyor bu eser.

Maraba Türkiye / Serkant Gürgünlü

Maraba Türkiye
Serkant Gürgünlü
2000

Mizah yazarlığı en zor yazma alanıdır diye düşünüyorum. Okuduğu bir yazıya gülmek bir okur için hiç kolay değil. Serkant Gürgünlü'nün bu kitapta yazdıklarını başarılı bir tiyatrocu anlatsa muhakkak insanı güldürür. Ancak açık söylemek gerekirse metin olarak karşımızda duran bu yazılar gülümseme isteğini yeterince tetiklemiyor. Fakat bahsi geçen konulara fon oluşturan doksanlı yıllar Türkiye'si üzerine nostaljik tatlar almak isteyen okurlar için verimli bir okuma serüveni yaşatabilir Maraba Türkiye.

24 Aralık 2014 Çarşamba

Elleri Var Özgürlüğün: Oktay Rifat 100 Yaşında

Elleri Var Özgürlüğün:
Oktay Rifat 100 Yaşında
Editör: Murat Yalçın
2014
 
Yapı Kredi Yayınlarının, Oktay Rifat'ın 100. yaşı sebebiyle açtığı sergiden mükemmel bir kitap ortaya çıkmış. Şairin okurlarının büyük hayranlık ve keyifle okuyacağı bir kitap bu. Birbirinden orijinal fotoğraflar, mektuplar, metinler, resimler, şairin eşyaları, ilginç yazılar, anekdotlar, kısacası mükemmel bir içerikle karşı karşıyayız. Özellikle kitabın sonunda yer alan, şairin imzaladığı ve kendisine imzalanıp hediye edilen kitapların fotoğrafları arşivlik özellik taşıyor. Meraklılarının baştan sona heyecanla okuyacakları, sayfalar arasında birbirinden ilginç sürprizlerle karşılaşacaklara paha biçilmez bir çalışma "Elleri Var Özgürlüğün"

23 Aralık 2014 Salı

Bebiş Yavruş Öyküleri / Nursel Saygınar

Bebiş Yavruş Öyküleri
Nursel Saygınar
1995

Nursel Saygınar'ın yazdığı çocuk öyküleri kendi içinde tamamıyla bir uyum göstermiyor. Sevgi aşılayan hikayeler kadar, çocuklarda endişe oluşturacak çalışmalara da yer verilmiş. Komik ürünler gördüğümüz kadar, minikler için aşırı trajik öykülere de rastlıyoruz. Bu uyumsuzluk küçük okurlar için sıkıntı oluşturur kanısındayım. Kitabın dil ve üslubunun da daha özenli olması gerektiği görüşümü de ayrıca ekleyeyim. Kısacası "Bebiş Yavruş Öyküleri" çocuklara tavsiye edebileceğim bir kitap çalışması değil.

14 Aralık 2014 Pazar

Bir Yağmur Türküsü / Hüseyin Su

Bir Yağmur Türküsü
Hüseyin Su
1999

Bir Yağmur Türküsü, belli açılardan bakılacak olursa çok da heyecanla okunan, iştiyakla bitirilme isteği uyandıran bir kitap değil. Hüseyin Su'nun eleştiri ve tespitleri yadırgatıcı sayılmaz. Makul yorumlar belli bir düzenle sistemli olarak okura aktarılmış. Ancak belli bir ortak paydada sistematik bir düzlemde ele alınmadığı için bütünsel bir perspektif yansıtmaya muvaffak olunamamış gibi. Yazarın ele aldığı eser ve sanatçılar büyük bir yankı uyandırmaktan uzak konumda olduğu için, öğretici yazınsal tecrübeler edinemiyoruz. Kitapta benim en çok ilgimi çeken yazı Sezai Karakoç'un yer yer ince eleştirilerle ele alındığı "Eğik Ehramlar" adlı çalışmaydı. Hece Dergisinde yayımlandığını tahmin ettiğim Hüseyin Su'nun bu yazılarının bir kitap kapağı altında bir araya getirilmesi her şeye rağmen biz okurlar için bir kazanç olarak değerlendirilebilir.

Şarkılar / Hulki Aktunç

Şarkılar
Hulki Aktunç
1992

Hulki Aktunç kitaptaki şiirlerini "Şarkı" adını vererek numaralandırmış. Bu eserde uzunlu kısalı kırk tane şarkı var. Kitabın ilk sayfalarından itibaren beni içine çektiğini, derinlerine sürüklediğini belirtmem gerek. Şair Aktunç'un efsunlu bir dil oluşturmada usta olduğu hemen anlaşılıyor. Kitap bittiğinde okur zevki olarak dört dörtlük bir tatmin sağlamasa bile, dilsel giriftliğin çözümü açısından dönüp şiirlere tekrar bakma isteğini tetiklediği iddia edilebilir. İçerdiği temel izlekler daha belirgin ele alınsa Hulki Aktunç'un "Şarkılar"ı çok daha sarsıcı bir etki oluşturabilme potansiyeline sahipmiş. Ancak eser bu haliyle de şairin başka kitap çalışmalarını edinip okuyabilme arzusunu uyandırıyor.

13 Aralık 2014 Cumartesi

Kara Davut / Nizamettin Nazif

Kara Davut
Nizamettin Nazif
1929
 
Cumhuriyet devrinde, Osmanlı Tarihi hakkında yazılmış ilk roman olan "Kara Davut" ilk olması nedeniyle, içeriğinde birçok naiflik, yetersizlik, acemilik, komiklik, teknik eksiklik barındırıyor. Ancak tarihsel dönemi içinde değerlendirilirse, elbette bu saydığım olguların hepsi hoşgörüyle karşılanıp,  Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu'nun bu eserine sempatiyle yaklaşılabilir. Kara Davut karakteri, Cüneyt Arkın'ın filmlerinde canlandırdığı "Malkoçoğlu" karakterinin atası sayılabilecek mahiyette. Yazar Nizamettin Nazif, kitabının ikinci cildini "Büyük Türk Şairi Dostum Ahmet Haşim İçin" ibaresiyle, üçüncü cildini ise ""Büyük Şair ve Dahi Dostum Nazım Hikmet'e" ithafıyla yayınlamış. Kara Davut'u, mantık sınırını epeyce zorlayan kimi maceraları arasındaki muazzam kurgusal kopukluklara rağmen merakla okuduğumu söyleyeyim.

12 Aralık 2014 Cuma

Ada Şiirleri / Melisa Gürpınar

Ada Şiirleri
Melisa Gürpınar
2003

Melisa Gürpınar'ın 2003 yılında Can Yayınlarınca okura sunulmuş Ada Şiirleri, sessiz ve sakince akıp giden kısa dizelerin uyumlu birlikteliğinin güçlendirmesiyle ritmini bulmuş, hoş bir kitap. Zengin bir kelime armonisi yapıt boyunca okurun dimağına yumuşak imgelerini serpiyor. Ada Şiirleri, ada yaşamıyla koşut bir anlayışla, durağanlık ve yavaşlık ekseninde kendine kulvar açmış. Çarpıcı imgelerden, uzun ve parlak dizelerden, sarsıcı öneriler içeren şiirlerden hoşlanan okurların yeterince ilgisini çekmeyecek bir çalışma Ada Şiirleri. Ancak kendi içinde tutarlı, yüz on beş sayfalık uzun ve tek bir şiir gibi okunması mümkün, içerikteki isim verilmemiş ama numaralandırılmış bu elli üç şiir, lirik, kimi zaman pastoral ögelerin başatlığıyla, sakince ve dikkatle kendini okutuyor.

11 Aralık 2014 Perşembe

Yaban Gülü / Aytuğ Uslutekin

Yaban Gülü
Aytuğ Uslutekin
2014

Aytuğ Uslutekin'in "Yaban Gülü" adlı kitabı, yazarın hayatında iz bırakmış kitaplar, filmler, şarkılar hakkında kuşatıcı ve derinlikli yazıları içeriyor. İçtenlikli bir üslupla, karşılıklı konuşuyormuşçasına samimi bir anlatımın kitabın bütününün atmosferine sindiği rahatlıkla söylenebilir. "İris" filminden hareketle yazılan, duygusal çağrışımların cisimleştiği yazı epeyce sarsıcı. "İnci Küpeli Kız" filmi hakkındaki yazı da, okurlarda, bahsi geçen filmi hemen izleme isteğini tetikliyor. John Banville'in Deniz adlı eserinden hareketle kaleme alınan yazı, Uslutekin'in çocukluğuna tatlı bir yolculuk yapmasına vesile olarak nostalji penceresini aralamış. "Küçük Dev Adam" filminin esiniyle, insan gerçeği ve özgürlük üzerine hoş sözler okuyoruz. Şekerfuruş Mescidi yazısında ise, şehir gezisi esnasında meydana gelen ilginç bir keşfin izlerini sürmek mümkün. Kitabın adı olan "Yaban Gülü"nün, kitabın türü ve içeriği hususunda, okurlar için yeterince aydınlatıcı olmadığını da burada eklemem gerek. Sözün özüne gelirsek "Yaban Gülü" ile zengin bir kültürel donanımın izlerinin paylaşımının söz konusu olduğunu belirteyim.

26 Kasım 2014 Çarşamba

Sardünya / Mustafa Ergin Kılıç

Sardünya
Mustafa Ergin Kılıç
2012

Mustafa Ergin Kılıç, "Sardünya" kitabının daha başlangıcında, okurunu sarsıcı etki yapmayı başarmak amacıyla "Yerli Yerine" şiiriyle, eserinin evren ve sonsuzluk imleci taşıyan içeriğini epeyce güçlü duyumsatıyor. "Deniz Suyu" şiirinde, şair, derin çağrışımlar oluşturucu imgelerin ille de çetrefil olmasına gerek olmadığını kanıtlarcasına, rahat bir söyleyişle, anlamsal hedefine kolayca ulaşıyor. "Toplu Şiir" hiçbir fazla kelime içermeyen, parıldayan bir yoğunluğa ulaşmış, tam anlamıyla estetizmin billurlaştığı, gerçek bir lirik şölen olarak algılanmaya müsait bir ürün. "Beşinci İşlem" şiirindeki görsel ögelerin, Visconti Merino'nun elinden çıkma, pastoral bir suluboya tablosu kadar içe işleyici mahiyet taşıdığı kanaatini taşımaktayım. "Anlamama Bilgisi" şiiri, yalnızlık, doğa, ölüm üçgenini keşfetmeye çıkmış bir çerçevede, tekrar tekrar zengin okumalara olanak sunuyor. Velhasıl, bu yazdığım satırlar, şair Mustafa Ergin Kılıç'ın mühim kitabı "Sardünya" için kısa bir fragman oluşturma hüviyetinde algılanmalı. Eserin bütünsel olarak ele alındığında verdiği eşşiz tınıyı keşfetmek ise has şiir okurlarına düşüyor.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Ülkesiz Şarkılar / Adnan Satıcı

Ülkesiz Şarkılar
Adnan Satıcı
1985

Ülkesiz Şarkılar, şair Adnan Satıcı'nın ilk kitabı. Bu çalışmasıyla sanatçı "Yeni Türkü Şiir Ödülü"nü kazanmış. Kitabı okurken, ilk yapıtlarda sıklıkla rastlanan acemilik ya da tutukluk vasıflarını akla getirecek savrulmalara pek rastlamıyoruz. Adnan Satıcı'nın kitabını aceleye getirmediği, ciddi biçimde demlendirdiği belli oluyor. Ölçülü ve dozajında bir imge kullanımı "Ülkesiz Şarkılar"ın ilk göze çarpan vasıflarından biri. Genellikle uzun sayılabilecek dize yapısını tercih eden şair, bu tercihinin meydana getirmesi muhtemel zorlanma ve savrulmaları, titiz bir dize işçiliği ile mümkün olduğunca çözmüş. Kendi dönemi içinde başarılı sayılabilecek verimler ortaya koymuş şairin bu ilk kitabı, okurun talep ve istekleri aşırı düzeyde yüksek değilse, şiirsel açıdan tatmin edici nitelikte tanımlanabilir.

Komşu Kızı / Basri İmece

Komşu Kızı
Basri İmece
1971

Basri İmece'nin 1971 tarihli "Komşu Kızı" adlı kitabı edebi ve sanatsal iddialar içermekten ziyadesiyle uzak bir eser. Kitaptaki şiirler çoğu zaman tekerleme ya da mani düzeyini aşamayan mahiyette bir içerik taşıyor. Garip şiir akımının örnekleri okunarak kotarılmış, ilkel düzeyde taklit ürünlerden oluşan bir kitap olduğu kanısını edindim Basri İmece'nin "Komşu Kızı" adlı kitabını bitirdiğimde. Kitabı bütünsel olarak beğenmediğimi ifade ettikten sonra, diğer şiirlere nazaran daha ilginç bulduğum bir şiiri burada paylaşayım:

OH YA

Ölürsem mezarıma gelmeyin
Gelmezsiniz ya!

Anmayın adımı
Anmazsınız ya!

Şiirlerimi okumayın
Okumazsınız ya!

Ama ölürseniz
Buluşuruz ya!

Oh ya!..

BASRİ İMECE

Sıcak Ekim / Mümin Güneş

Sıcak Ekim
Mümin Güneş
1987

Mümin Güneş'in kaleme aldığı, Venüs Yayınları tarafından 1987 yılında okurlara sunulmuş bir roman "Sıcak Güneş". Anlaşılması zor romanlar genelde, derin anlamlar barındırıyor hissiyatı uyandırır bende. Sıcak Güneş de karışık bir kitap izlenimi verse de derin anlamlar barındırdığı düşüncesini oluşturmuyor zihinde. Yazar tasvir konusunda, bilinçli olarak mı bilmiyorum ama aşırı derecede cimri davranmış. Karakterler ön plana çıkmakta fazlasıyla zorlanıyor. Hangi karakterin hangi işlevi gördüğü tamamen belirsiz. Yazar Mümin Güneş hayat üzerine yeterince berrak açıklamalar yapmaktan aşırı derecede kaçınıyor. Olay örgüsü hiç de sürükleyici değil. Kitabın sonuna ulaşmakta epeyce zorlandığımı itiraf etmek zorundayım.

16 Kasım 2014 Pazar

Dört Mevsim Kar / Atilla Can

Dört Mevsim Kar
Atilla Can
2011

Bir ailenin trajik bir şekilde çözülmesini odağa almış bir kitap "Dört Mevsim Kar". Köyleri yakıldığı için İstanbul'a mecburi göçe maruz kalmış doğulu bir ailenin, büyük şehir karmaşasında yaşadığı travmalar Atilla Can tarafından okurlara aktarılmış. Özellikle yaşlı dede karakterinin kişiliğinde cisim bulan hafıza kaybı metaforunun incelikle işlenmeye çalışıldığını görüyoruz. Kültürel çatışmalar, metropol yaşantısındaki görülen yozlanmışlık, güçlü karşıtlıklar vasıtasıyla tezat oluşturularak vurgulanmaya çalışıldığı için etkili şekilde kendini hissettiriyor. Romanda genelde psikolojik tahlillerin ön planda olduğunu, tasvir ve olay örgüsünün geri planda yansıdığını tespit ettim. Ayrıca özellikle kitabın final bölümünün aceleye getirildiğini, daha ayrıntılı bir anlatımla daha vurucu olabileceğini duyumsadığımı da belirteyim.

14 Kasım 2014 Cuma

Bir Sürgünün Ezgileri / Vecihi Timuroğlu

Bir Sürgünün Ezgileri
Vecihi Timuroğlu
1983

Vecihi Timuroğlu'nun 1983 yılında Yazko Yayınları tarafından yayımlanmış "Bir Sürgünün Ezgileri" kitabı, kendine has bir söyleyişe, ilginç bir dilsel tercihe sahip, pek benzeri olmayan bir çalışma. Yirmi bölümden oluşan tek bir şiirden oluşuyor bu kitap. Doğu coğrafyasının, Dersim civarının, dağlık yörelerin sesinin duyulduğu, otantik bir üslubu başarıyla içselleştirmiş bir çalışma kotarmış şair Vecihi Timuroğlu. "Bir Sürgünün Ezgileri" Alevi kültürü geleneğinin kendine has sesini nitelikli bir sanatsal dokunuşla şiirleştirmiş. Bu eserin, bahsettiğim bu kavramlara merak duymayan ve yakınlık hissetmeyen okurlara ise derin bir hayal kırıklığı duygusu yaşatabileceğini eklemek isterim.

8 Kasım 2014 Cumartesi

Mayıs / Azer Yaran

Mayıs
Azer Yaran
1979

Azer Yaran'ın "Mayıs" kitabındaki şiirler, kendi içindeki diğer ürünlerle epeyce uyumlu yapıda, ama benzersizlik ve çarpıcılık özelliklerini hemen hemen hiç barındırmayan nitelikte gözüküyor. Mayıs kitabındaki şiirleri okurken aşinalık hissettiğimi, sanki daha önceden okumuşum duygusu taşıdığımı söyleyeyim. Dönemin baskın şiir anlayışı dahilinde, gereksiz imge kullanımından titizlikle kaçınan, anlatımda duruluk hissi oluşturmaya çalışan bir dize kurgusuyla karşılıyor okurlarını Azer Yaran. Kitaptaki en beğendiğim şiir, çocuksu bir söyleyişi ön plana alan "Kuşları Öldürmeyeceğim" adlı çalışma oldu. Genel itibariyle yeterince beğenmediğim bu kitabın, son sayfasındaki son dizelerinin ise beni adeta çarptığını söylemek isterim:

(...)

Gün gözlerinle başladı,
Menekşelerin yüzünde akşam oluyor, 
Yiterim buluşamazsak senin gündönümünle,
Ölen hücrelerime mavi inceliğin doluyor,
Bitmeyecek bu sevda benim ölümümle.

Azer Yaran

4 Kasım 2014 Salı

Ha Gayret Hasip Efendi / Kemal M. Altınkaya

Ha Gayret Hasip Efendi
Kemal M. Altınkaya
1943

Kemal M. Altınkaya tarafından yazılmış "Ha Gayret Hasip Efendi" adlı 103 sayfalık bu kitap, içinde üç tane uzunca hikaye barındırıyor. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kaleme alınmış bu çalışmanın içindeki ilk hikaye, kitaba da adını vermiş çalışma olan "Ha Gayret Hasip Efendi" benim en çok beğenimi kazanan öykü oldu. Yazar Altınkaya'nın en belirgin özelliği, konuşma dilinin o belirgin kıvrak söyleyişini, böyle hoş tarzda edebiyat eserine yansıtabilmesi. Ancak kitaptaki hikayelerin kurgularındaki ilkellik günümüz okuru açısından kolayca fark edilebilir boyutta. Karakterler de karton karakter hüviyetinde arzı endam ediyor. Hoş bu tercih yazarın bilinçli bir karikatürasyon çabasından kaynaklanmış da olabilir. Kitaptaki mizah ögeleri epeyce ön planda. Bu yönden kitaptaki hikayeleri, Aziz Nesin öykülerinin biraz daha uzun ve hantal ataları olarak okuyabilmek mümkün. Kitaptaki diğer iki hikayenin adları: "Hasan Bey'in Başına Gelenler" ve "Ben Sana Bir Şey Söyleyeyim Mi?". Netice itibariyle naçizane kanaatimce, tarihselliği içinde bir önem arz etmeyen vasat bir kitap "Ha Gayret Hasip Efendi".

2 Kasım 2014 Pazar

Sessizlik İzleri / Bahri Çokkardeş

Sessizlik İzleri
Bahri Çokkardeş
2006

Genç yaşta vefat ederek aramızdan ayrılan Bahri Çokkardeş'in son derece güçlü ve gelecek vadeden bir şair olduğunun en büyük kanıtı bu kitabı:"Sessizlik İzleri". Kitabın adı, içeriğini mükemmel bir tutarlılık ve çarpıcılıkla net olarak ifade etmiş. Uzun zamandır kelimelerin bunca yerli yerinde kullanıldığı, sözcük israfından kaçınmış, bir kuyumcu titizliğiyle çalışılmış, bu kadar titiz hazırlanmış bir şiir kitabı okumamıştım."İlk Gül" şiirinde vurucu imgelerle yalnızlığın olanca yakıcılığı duyumsatılmış. "Anka" şiirinde karanlık ve gizemli imgeler vasıtasıyla aşkın derinliğini ayrımsıyor okuyanlar. "İz" şiirini okuyunca gecenin derinliğinde kıvranan gölgeleri görüyor gibi olmamak olanaksız. Böyle böyle, şair Bahri Çokkardeş'in "Sessizlik İzleri" adlı eserinde etkilendiğim şiirleri anlatmaya kalksam lafı çok uzatmış olacağım. En iyisi kitaptaki en beğendiğim şiiri burada paylaşıp yazımı tamamlayayım:

ÜÇ YİRMİ ÜÇ

Duvardaki saat

Gördüklerini unutmuş ayna
Bakıyor tozlu resimden
Siyah gözlü kadın

Şimdi 
Uzak yalnızlıkta
Düşlerini yitirmiş oda

Umutla bekler
Sonsuz ruhu zamanın
Gülümseyecek olanı

BAHRİ ÇOKKARDEŞ

1 Kasım 2014 Cumartesi

İpek Yarası / Ahmet Günbaş

İpek Yarası
Ahmet Günbaş
2006

Ahmet Günbaş'ın "İpek Yarası" kitabındaki şiirlerin nazik bir eda ile söylenmiş, derinliğini hemen ele vermeyen, karşı koyma ve itiraz motiflerini de içeren bir perspektifi barındırdığını öne sürmek mümkün. İmgeselliğini düzeyli bir normda içselleştirmiş ve aynı zamanda günlük konuşma dilinden alınma argümanları da yeterli dozda şiire yedirmeyi başarmış olmak, bence kitabın önemli artılarından birini oluşturuyor. "İpek Yarası"nın beni en çok etkileyen şiirinin, şair Özcan Yalım'a ithaf edilmiş "Sanal" adlı ürün olduğunu söylemek isterim. "Hayat yine aldandığımız kadar mavi" dizesiyle çarpıcı bir şekilde sonlanan bu ürün kesif bir hüznü barındırıyor, dahası duyumsatıyor. Hüznü söz konusu etmişken, kitaptaki "Büyük Dayım" adlı şiiri de anmamak olmaz. Şair Günbaş bu çalışmasıyla kelimelerden adeta siyah beyaz nostaljik bir resim çekmiş. Kitapta yer alan "Otopsi" ve "Cinnet" gibi şiirlerse bambaşka bir kadrajla, değişik bir perspektiften hayata baktırmaya çalışıyor okurlarına. Kitapta yer alan son bölümde "Geçerken" başlığı altında, Bursa,Trabzon, Kastamonu, Akçaabat, Devrek gibi yerleşim yerlerini ele alan nitelikli şiirlerle karşılaşmak da esere ayrı bir çeşni katmış. Netice itibariyle farklı estetik atmosferleri soluklamak isteyen şiirseverlere tavsiye edilmesi gereken bir Ahmet Günbaş kitabı "İpek Yarası".

29 Ekim 2014 Çarşamba

Kaşarlanmış Duyguların İstakoz Rövaşataları / Dursun Tombul


Kaşarlanmış Duyguların İstakoz Rövaşataları
Dursun Tombul
2010

Öncelikle kitabın adının son zamanlarda duyduğum en görkemli, çağrışım gücü yüksek ve sürreal isim olduğunu belirtmem gerekiyor: "Kaşarlanmış Duyguların İstakoz Rövaşataları" Kitabın içeriğiyle karşılaştığımızda ise ilk elden sanatsal bakımdan doyurucu bir yapıtla karşılaştığımızı söylemek mümkün. Şair genellikle kısa dizelerin oluşturduğu rahat söyleyiş olanaklarından faydalanmış. İçselleştirildiği belirgin duygusal ve yaşamsal titreşimleri, okurken belirgin bir şekilde hissetmek, hoş bir estetik lezzet alınmasına vesile oluyor. "Kaşarlanmış Duyguların İstakoz Rövaşataları" kitabının orijinal yönlerinden biri, her şiirin başında, o ürünün, nerede, hangi gün, saat ve dakikada yazıldığı şairce not düşülmüş. Bu tercih ise, sanat eserinin oluşumunda zaman ve mekan olguları üzerinde kafa yormamızı ve düşünce egzersizi yapmamızı sağlıyor. Kitaptaki en beğendiğim şiirin, içerdiği muazzam nostaljik ögelerin yerli yerinde kullanımıyla "Yeşilçam'ın Ruhuna Fatiha" adlı çalışma olduğunu söyleyebilirim. "Adamlar ve Adamcıklar" şiirinin de o kısacık haliyle bile, benzerine pek rastlanmayan kalitede ve derinlikte bir lezzet barındırdığını düşünüyorum. Birkaç yüksek kalibreli şiirin adını daha anmak isterim: "Cinsiyeti Cibilliyeti Yoktur Aşkın" , "Yorulmayan Cengaver" , "Hüzün Senfonisinden Bir Hicaz Taksim"... Dursun Tombul'un şiirlerini okuduğumda hayatını şiire vakfetmiş bir şairin derin hissiyatını duyumsadığımı son söz olarak belirteyim.

28 Ekim 2014 Salı

Allah'ın Gazapları / Ragıp Şevki Yeşim

 
Allah'ın Gazapları
Ragıp Şevki Yeşim
1984

Yazar Ragıp Şevki Yeşim "Allahın Gazapları" kitabında peygamberlerin kıssalarını aktarmış. Kuran-ı Kerim temel alınmış bu anlatımlarda. Bazı kısımlarda Tevrat ve İncil'den de faydalanılmış. Peygamberler geliş sıralarına göre kitapta yer almışlar. Önce Adem Aleyhisselamın hikayesi yer alıyor. Sonra sırasıyla diğer peygamberlerin kıssalarını okuyoruz. Yazarın anlatımını başarılı bulduğumu, kelime seçimindeki tercihleri beğendiğimi ifade edebilirim. 

25 Ekim 2014 Cumartesi

Çilenin Böylesi / Hüseyin Üzmez

Çilenin Böylesi
Hüseyin Üzmez
1977

Hüseyin Üzmez'in biyografik romanı ilginç bir okuma serüveni vaat ediyor.  Kimi bölümler hakikaten sürükleyici ve çarpıcı. Ama bazı kısımlarda yazar, kalemini akıl vermeye ve öğretmeye yönlendirdiğinde ritm düşüyor, yapıt sıkıcı bir hal alıyor. Üzmez'in hapis hayatı üzerine tespitleri ve anlatımlarını ilginç ve düzeyli bulduğumu söyleyebilirim. Ayrıca şöyle bir ayrıntı dikkatimi çekti: Yazar kitabın 56.sayfasında "Ömür çok kısa... Yetmiş seksen yıl kadar..." diye yazmış. Hesap ettiğimde Hüseyin Üzmez'in seksen yaşında vefat ettiğinin farkına vardım. "Çilenin Böylesi"ndeki bazı sayfalarda Şair Necip Fazıl'ın Hüseyin Üzmez'le kimi zaman kesişen hapis hayatındaki bazı bilinmeyen hatıraları da öğreniyoruz. Sonlara doğru anlatım biraz "Tatar Ramazan" kulvarına kayıyor gibi. Hapishane isyanları, kabadayılıklar, cezaevi raconları... Ama kitabın finalinde yer alan, İmralı adasındaki Menderes ve arkadaşlarının idamını betimleyen sahneler hakikaten etkileyici ve çarpıcı. Kitabı bitirdiğimde Hüseyin Üzmez'in trajik bir hayat yaşadığını düşündüm. Hele kitabı yazdıktan sonraki Hüseyin Üzmez'in hayatına da kimi gazete haberlerinden vakıf olduğumuzda, olayın trajedi boyutu daha da büyüyor kanısındayım.

22 Ekim 2014 Çarşamba

Seyirci Sahneye Çıkıyor / Salah Birsel

Seyirci Sahneye Çıkıyor
Salâh Birsel
1989

Kitap, yazar Salah Birsel'in geçmişte dergilere verdiği söyleşilerden, gazetelere verdiği röportajlardan, soruşturmalara verdiği cevaplardan derlenmiş. "Seyirci Sahneye Çıkıyor" eserinde yazarımızın şiir, yazı, deneme, okumak vb. konularda üst perdeden verdiği cevapları okuyoruz genelde. Kimi zaman can sıkıcı düzeyde tekrarlara düşülmüş. Salah Birsel, başka eleştirmen ve şiir tarihçilerinin kendi eserleri hakkında yapması gereken tespit ve değerlendirmeleri kendi kendine yaparak tuhaf bir davranış sergilemiş. Salah Birsel'in kendi şiirlerindeki gülmece ve yergi ögelerinin önem ve gereğine tekrar tekrar vurgu yapması bir noktadan sonra bıktırıcı oluyor doğrusu. Kimi bölümlerde Birsel'in samimi ve sıcak üslubunun sardığı  etkileyici ayrıntılara da takılıyoruz. Ama hepsi o kadar.

17 Ekim 2014 Cuma

İngiliz Amerikan Şiiri / Bilge Umar


İngiliz Amerikan Şiiri
Bilge Umar
1960

Bilge Umar'ın hazırladığı İngiliz Amerikan Şiiri Antolojisi, 1960 yılında, Ataç Kitabevi Yayınları tarafından okurlara sunulmuş. Bu kitaptaki şiirler Varlık, Yeditepe, Tercüme, Yenilik, Yelken, Yücel dergilerinden derlenmiş. Neredeyse şiirlerden daha çok, şairlerin biyografilerine yer ayrıldığı görülüyor. Çoğu önemli şairden sadece kısa bir şiir aktarmakla yetinilmesi, bence yapıtın bir nebze zayıf kalmasına vesile olmuş. Ama kitaptaki şiirlerin ve çevirmenlerin çoğunun günümüzde bile ön planda olması kitabın yeterince sağlam bir anlayışla kotarıldığının göstergesi.

15 Ekim 2014 Çarşamba

Altın Ekicisi / Rıfat Ilgaz


Altın Ekicisi
Rıfat Ilgaz
1972

Kolay okunan bir kitap. Yer yer insanı gülümseten görüntüler tasvir ediyor Rıfat Ilgaz. Temiz ve çapaksız bir dille karşılaşıyoruz Altın Ekicisi kitabında. "Hassas Kantar" gibi rüşvet olaylarını ustalıkla hicveden öyküler de var içerikte. "Yağcılık" isimli son derece ironik hikaye gibi, orijinal çalışmaları da kapsıyor eser. Sonunda da iki tane hoş masal var. Masallardan birisi kitaba adını vermiş. Okuyorsunuz ilgiyle ve yer yer de merakla. Ama sonrası yok. Geleceğe kalan bir etkilenim kırıntısı, zihinde oluşan bir tortu bırakmıyor Rıfat Ilgaz'ın Altın Ekici'si.

12 Ekim 2014 Pazar

Sağ'sız Sol'suz Demokrasi / Hıfzı Veldet Velidedeoğlu

Sağ'sız Sol'suz Demokrasi
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu
1976

Hukukçu Ordinaryüs Profesör Doktor Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun Cumhuriyet Gazetesinde altmışlı yılların sonu ve yetmişli yılların başında yayınladığı yazıların derlendiği bir kitap "Sağ'sız Sol'suz Demokrasi". Bahsi geçen zamanlardaki ülkemizin demokrasi tecrübesinin ne minvalde gittiğini görmek açısından önemli bir eser olduğunu söyleyebilirim. Yazarın birikimini düzeyli bir üslupla yansıttığını belirtmekte de fayda var. Kitap yayınlanalı kırk yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen içeriğindeki konuların halen Türkiyemizin gündeminde yer alması hem şaşırtıcı, hem de demokrasi kültürümüzün gelişme düzeyini göstermesi açısından üzücü. Örneğin kitapta bahsi geçen "Sandık demokrasisi" , "Demokrasilerde idarenin tarafsızlığı" , ""Demokrasilerde hukuka bağlılığın önemi" , "Hükümetlerin kendi seçmeni olmayanlara karşı adil yaklaşımı" vb.  konuların halen güncelliğini sürdürmesi epeyce acı bir gerçeklik. Şayet Sağ'sız Sol'suz Demokrasi kitabını elde etme şansı yakalarsanız, ibretle okuyacağınızı tahmin ediyorum.

11 Ekim 2014 Cumartesi

Bu Gözler Neler Gördü / Hüseyin Baradan

Bu Gözler Neler Gördü
Hüseyin Baradan
1997

Hüseyin Baradan'ın hayatını tatlı ve sürükleyici bir üslupla anlattığı "Bu Gözler Neler Gördü" kitabını bir oturuşta ilgiyle okudum. Oldukça samimi bir anlatımın egemen olduğu kitap, sinemamızın önemli karakter oyuncularından Hüseyin Baradan'ın oldukça ilgi çekici anektodlarını paylaştığı önemli bir eser. Baradan'ın öğrencilik yılları, fotoğrafçılık hayatı, gazetecilik tecrübeleri, sinema yaşantısındaki başarılı çalışmaları, otelcilik ve işletmecilik tecrübeleri, biz okurlar için önemli dersler barındırıyor. Oldukça sıcakkanlı, sempatik ve sevilen bir kişiliğe sahip olan Baradan'ın anlattığı hemen herkese sevgi ve hoşgörü ile yaklaştığını görüyoruz. Ancak yazarımızın, Cüneyt Arkın, Yılmaz Güney, Orhan Günşıray gibi bazı aktörlerle kimi anlaşmazlıklar yaşadığını da kitapta öğreniyoruz. Ama bu kişiler hakkındaki eleştirel ifadeler de Hüseyin Baradan'ın kaleminden, üstü kapalı ve nazik bir üslupla aktarılmış. Kırıcı ve tartışma oluşturucu ifadelerden kaçınılmış. İçerdiği nostaljik resimler de kitabın değerini artıran ögelerden biri. Bu Gözler Neler Gördü, Yeşilçam sinemasını seven okurlar için değeri tartışmasız bir kitap.

Kazablanka / Howard Koch

Kazablanka
Howard Koch
1994

Genelllikle metin olarak basılmış senaryoları okumak, filmi izlemenin verdiği tadı vermez. Howard Koch'un kaleme aldığı senaryo zekice esprilere, akıllı bir kurguya sahip bir çalışma ortaya koymuş. Tıkır tıkır işleyen bir senaryo matematiğine de sahip. Ancak Kazablanka filmindeki Bogart'ın ve Bergman'ın eşsiz oyunculuklarına şahit olmadan, bu kuru metin, olağanüstü bir sanat yapıtına dönüşemiyor yazık ki. Filmi izlememiş kişiler için bu senaryoyu okumanın unutulmaz bir deneyim olacağını söyleyemem. Ancak filmi ilgiyle izlemiş kişiler için, yıllar sonra filmdeki sahneleri yavaş yavaş unuttuğunda hafıza tazelemeye yarayacak güzel ve faydalı bir çalışma olduğu kesin.

10 Ekim 2014 Cuma

Posta Güvercini / Fazıl Yazıcı

Posta Güvercini
Fazıl Yazıcı
2012

Posta Güvercini kitabının bence en güzel yanı içindeki resimler. Son derece özenli ve kaliteli çizimlere sahip hoş resimler yer alıyor kitabın içinde. Fazıl Yazıcı'nın kaleme aldığı eserin anlatımı da hoş ve sürükleyici. Ancak yeterince heyecan ve merak ögesi barındırmaması bir handikap oluşturmuş. Didaktik ögelerin ön planda olduğu temiz bir anlatım var "Posta Güvercini" adlı bu yapıtta. Ancak olay örgüsü daha renkli motiflerle zenginleştirilse bence okuma zevkini artırıcı bir gelişme meydana gelirdi. Kurtuluş savaşı esnasında çocukların bile ne kahramanlıklar gösterdiğinin bir örneğini teşkil etmesi nedeniyle Muştu Yayınlarından çıkan "Posta Güvercini" kitabı ilkokul öğrencilerine tavsiye edilebilir.

5 Ekim 2014 Pazar

Hüsmendayı Avrupada / Dilaver Beşter

Hüsmendayı Avrupada
Dilaver Beşter
1962

Tarım ve hayvancılıkta Avrupa'nın kaliteli ve verimli çalışmalarını, ülkemiz çiftçisine akıcı bir üslupla anlatmaya çalışmış bir eser kaleme almış Dilaver Beşter. Hüsmen Dayı adlı köylü bir karakterin Avusturya ve İsviçre'deki bazı şehirlerin önemli tarım işletmelerine bir kafile ile yaptığı yolculuktaki özellikle hayvancılık hakkındaki gözlemleri paylaşılmış kitapta. 1962 yılından bu yana geçen yarım yüzyılda Hüsmen Dayı'nın anlattığı ve aktardığı hususlarda hemen hemen hiçbir değişiklik olmaması hakikaten şaşırtıcı. Halen bahsi geçen Avrupa ülkeleri hayvancılıktaki verim ve kalitede öncülüğünü artırarak sürdürüyor. Ve halen ülkemiz tarım ve hayvancılığındaki ilkellik ve verimsizlik aynen devam ediyor. Kitapta en çok dikkatimi çeken husus Hüsmen Dayı'nın bir türlü geçmeyen ve gezi boyunca süren diş ağrısı oldu. Uzun müddet boyunca diş ağrısı çekmek hakikaten berbat bir durum olmalı. Hüsmen Dayı adına üzüldüm doğrusu.

21 Eylül 2014 Pazar

Taşra Baskısı / Muharrrem Sönmez


Taşra Baskısı
Muharrrem Sönmez
2012

Muharrrem Sönmez'in şiirini tek kelime ile ifade etme ve tanımlama gibi bir zorunluluğum olsaydı (ki böyle bir mecburiyetim yok) "sivri" şiirler diye nitelerdim Taşra Baskısı'ndaki ürünleri. İmge ve ifadelerdeki ayrıksılık ve kimi şiirlerdeki dikkati ayaklandıran humor, kitabı bitiren okurun ilk izlenimlerini süsleyebilir. Yapıta tekrardan göz gezdirip bakışımızı derinleştirirsek, varoluşsal bir sıkışmışlığın izlerini takip edebilmemiz de mümkün hale gelebilir kanısındayım. "Bozgun Yaşında" şiirinde şaşırtıcı dizelerin epeyce aforizmik (aforizmik diye bir tabir var mı emin değilim) bir finalle neticelenmesi hoştu doğrusu. Kitabın başındaki çarpıcı bir ürün olan "Kopipaste"yi ise şahsen bir okur olarak kitabın en sonunda okumak isterdim. Depresif bir monolog olarak algıladığım "Suni Teşebbüs" şiirini kendi ruh dünyama da epeyce yakın bulduğumu da sakince itiraf etmem gerek. Taşra Baskısındaki en beğendiğim şiiri de bu vesileyle buraya not edip kahvaltı etmeye gideyim: "İstasyonu Terk Eden Son Vagon"

13 Eylül 2014 Cumartesi

Gülün Adı / Umberto Eco

Gülün Adı
Umberto Eco
2001

Hacimli ve kalın yapısı, bol sayfa sayısıyla ilk bakışta insanın gözünü korkutan bir çalışma "Gülün Adı". Umberto Eco'nun bu meşhur romanını okumak isteme nedenim, yüzyılın en iyi romanları anketlerinde Gülün Adı'nın her zaman üst basamaklarda yer almasıyla epeydir dikkatimi çekmesiydi. Eco'nun eserini okuduğumda da kısa ve net söylersem hakikaten hayran kaldım. Bu kitaptan uyarlanan filmi televizyonda izlemiştim ancak kitabı okuyunca şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, kitap, kendisinden uyarlanan sinema filminden çok daha mükemmel bir sanatsal lezzet veriyor. Uzun zamandır böylesine heyecan verici bir metni okumamıştım. Adeta, bu okuma keyfinin bitmemesi isteğimle, kitabın sonunun gelmesini istemiyordum doğrusu. Son derece zekice yazılmış sahneler okurları hayran bırakacak nitelikte. Kitapta yer alan, hristiyanlık tarihi hakkında ayrıntılı kuramsal anlatımların olduğu sayfalar yer yer okuma kalitesini nispeten örselese bile kurgu içindeki işlevi nedeniyle faydası kabul edilmeli. "Gülün Adı"nı okumayan edebiyatseverler, derhal bu eksiklerini gidermeli kanaatindeyim.

11 Eylül 2014 Perşembe

Ay Aydınlığı (Kasabalı Öykücüler) / Emine Kuşoğlu

Ay Aydınlığı
(Kasabalı Öykücüler)
Derleyen: Emine Kuşoğlu
2014

Kasaba Sanat Edebiyat Dergisi'nin öykücülerini biraraya getiren hoş bir öykü seçkisi geçti elime: Ay Aydınlığı. Kitabın adı ne hoş, ne ahenkli bir söyleyişe sahip değil mi? "Ay Aydınlığı"... Kitabı elime aldığımda, bu eseri bitirdiğimde en beğendiğim üç öyküyü belirleyeceğim diye kendi kendime karar vermiştim. Seçim yaparken de zorlandığımı itiraf etmem gerek. Ancak kendimce birinciyi seçerken vicdanım çok rahattı. Çünkü Hayri Tunç'un "Baba - Oğul Evlendik" adlı öyküsü her yönüyle muazzam bir orijinalite içeren, hem eğlenceli, hem trajik, hem kolay okunan, hem de derinlikli bir yapı barındıran çok çarpıcı bir çalışmaydı. Hatta bu öyküyü aynı akıcılığı taşıyan bir roman şeklinde okumayı arzu ettim doğrusu. Bence kitabın ikinci en başarılı öyküsü Emine Kuşoğlu'nun "Yıldızların Göçü" adlı çalışmasıydı. Bu ürünün en güçlü yanı, mevcut atmosferini çok etkili yansıtması, adeta ekranda izlediğim nostaljik bir dramatik film canlılığıyla sahnelerini zihnime aktarabilmesiydi. Çevresel tasvirlerin başarısı yanısıra, duygu durumu aktarımında da üst düzey bir öykü okudum doğrusu. Naçizane kanaatimce kitabın üçüncü en başarılı öyküsü Fatma Ergüneş'in kaleme aldığı "Eskici" adlı üründü. Eskici'deki karakterlerin gücü ve etkili kompozisyonları, içerdiği trajik olguların lezzeti, bu çalışmayı seçmemde önemli bir etken oluşturdu. Ergüneş'in öyküsünün final kısmının biraz daha vurucu olabileceğini düşünsem de bu tercihimi değiştirmedim. Mesela Fatma Karagöz'ün "Saç Aşağı Kız Yukarı" hikayesinin sonu hakikaten iyiydi, ancak onun da giriş ve gelişme bölümleri biraz zayıf kalmıştı. Satırlarıma burada son verirken, Kaya Başar'ın "Kurnaz Tilki Burçin" adlı öyküsünün adeta kaçırılmış bir fırsat olduğunu, daha yoğun ve konsantre bir anlatımla ele alınsa epeyce çarpıcı bir öykü okuyabileceğimiz görüşümü de aktarma lüzumu hissediyorum.

9 Eylül 2014 Salı

Gece Bitmedi / Muzaffer Buyrukçu


Gece Bitmedi
Muzaffer Buyrukçu
1995

Muzaffer Buyrukçu'nun "Gece Bitmedi" romanı, evli bir çiftin, bir yılbaşı gecesinde yaşadıklarını, konuştuklarını ve düşündüklerini anlatan, evliliklerinin muhasebesini yapmalarına tanık olduğumuz bir çalışma. Kitabı bütünsel açıdan değerlendirecek olursak beğenmediğimi ve tavsiye etmeyeceğimi kısa yoldan hemen söyleyeyim. Ancak kitabın içinde ilgimi çeken bölümler de oldu. Çiftin tren ve otobüs yolculuklarının anlatıldığı kısımlar özgündü. Ayrıca evli çiftimizin yılbaşı gecesi televizyon izlerken 90'lı yılların sanatçıları, şarkıcıları, şarkıları, TV programları hakkında yaptıkları hoş yorumlar, bana tatlı bir doksanlı yıllar nostaljisi yaşattı. Bunların haricinde, Gece Bitmedi romanının akılda kalıcı ve çarpıcı bir yönü olmadığı kanısındayım.

Soğuk Savaş Yazıları / Demirtaş Ceyhun


Soğuk Savaş Yazıları
Demirtaş Ceyhun
2001

Demirtaş Ceyhun'un "Soğuk Savaş Yazıları" kitabı içindeki denemelerini genel itibariyle kitabın adıyla çağrışımlı olarak "soğuk" buldum. Bence deneme türündeki eserlerin en gerekli vasfı, okurları saran, samimiyet kuran bir sıcaklık içermeleri olmalı. Yazarla sanki karşılıklı sohbet eder gibi bir havada okuduğum yazıları şahsen daha ilgi çekici buluyorum. Buradaki mesafeli üslup tercihi Demirtaş Ceyhun'un bilinçli bir çabası sonucu mu oluşmuş, o konuda bir fikrim yok. Soğuk Savaş Yazıları kitabının bana hitap etmemesinin bir nedeni de, içeriğinde ele alınan mevzuların benim ilgi alanıma girmemesidir, diye düşünüyorum. Yani kısacası, bu kitabı ilgi ve merakla okuduğumu söylersem yalan olur. Ama elime aldığım her kitabı sonuna dek bitirmek gibi kötü bir huyum var. O nedenle çoğu sayfayı sıkıcı bulsam da, eseri sonuna dek okudum.

6 Eylül 2014 Cumartesi

Baba ile Kız / Kemal Özer

Baba ile Kız
Kemal Özer
1999

Kemal Özer'in Baba ile Kız kitabının kapağı, ilk çağrışım olarak, eserin bir çocuk kitabı olduğunu hissettiriyor. Hatta arka kapak yazısını da okuduğunuzda kitabın bir çocuk kitabı olduğuna tamamen emin oluyorsunuz. Oysa kitabı okumaya başladığınızda bu kanaatinizde yanıldığınızı anlıyorsunuz. Baba ile Kız kitabındaki çoğu öykü, Kemal Özer'in 1950'li yıllarda Seçilmiş Hikayeler Dergisi, a Dergisi, Dost Dergisi, Değişim Dergisi, Dönem Dergisi gibi yayın organlarında yer almış çalışmalarından oluşuyor. Genelde soyut ifadelerin ağırlık taşıdığı bir öykü dilini yeğlemiş yazar. Yeterince ilgi çekici ve heyecan verici hikayeler okuduğumu söyleyemem. Ancak "Ağustos'tan I" ve "Ağustos'tan II" adlı öyküler, daha hayatın içinden çağrışımlar taşıdığı için, benim için kitaptaki diğer çalışmaların bir adım önünde yer aldı. Bütünsel bir açıdan bakacak olursak, şair olarak kendine önemli bir yer edinmiş olan Kemal Özer'in öykülerinin şiirleri kadar ilgi çekici olduğunu söyleyemem.

28 Ağustos 2014 Perşembe

Es Be Süleyman Es / Salim Şengil

Es Be Süleyman Es
Salim Şengil
1994

Salim Şengil bu kitabında çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği bir güney kasabasının yaşamını ve insanlarını sevgiyle anlatıyor. Anlatılan zaman dilimlerindeki sosyal yaşantıyı ve çevresel koşulları yansıtmakta başarılı olunmuş. Ancak bazı öykülerin dramatik yapıları çok zayıf. Dikkatli bir bakışla incelenirse kitaptaki öyküler otobiyografik ögelerin ön plana çıkmasıyla belli bir bütünsellik kazanıyor. Ürünlerin hepsinin aynı kaliteyi yakalayamaması önemli bir handikap oluşturmuş. Kitaptaki en sevdiğim hikaye "Karagedik"de ele alınan şahsın dramı ve psikolojisi çok güçlü şekilde aktarılmış. Es Be Süleyman Es, Postacı Bayram, Oşirin adlı çalışmalar da kitabın içinde ön plana çıkan ve sivrilen hikayelerden. Adını andığım ürünler kitabın geçer not alması için bence yeterli.

26 Ağustos 2014 Salı

Gölge Çiçeği / Perihan Ömer

Gölge Çiçeği
Perihan Ömer
1939

Kitabın kapağındaki "Büyük Hikaye" ibaresini görünce kitabı öykü kitabı sandım. Ancak bu çalışmanın roman olduğunu söylemek mümkün. Eski melodram tarzı filmlerin senaryolarını hatırlatan bir havası var "Gölge Çiçeği"nin. Yazar Perihan Ömer'in çalışmasının kendine has bir özelliğini göremedim. Avrupai tarzda modern hayat yaşama derdini taşıyan, cumhuriyetin ilk dönemindeki kent burjuvazisinin aşk maceralarını içermekten öte bir anlam içermiyor "Gölge Çiçeği". Dönemin toplumsal hayatını yansıtacak veriler sunmaktan fersah fersah uzak bir ifade tarzına şahit oluyoruz. Gerek anlatımda ve çözümlemelerde, gerekse betimlemelerde hiçbir özgünlük ve pırıltı içermeyen Perihan Ömer'in bu kitabı, belki 1939 yılı itibariyle türünün ilk örneklerinden olması ve erken cumhuriyet döneminin ilk kadın yazarlarından birinin kaleminden çıkması hususiyetleriyle kendini biraz olsun öne çıkarabilir.

24 Ağustos 2014 Pazar

Taşlı Yazı / Müştak Erenus

Taşlı Yazı
Müştak Erenus
1995

Taşlı Yazı şair Müştak Erenus'un toplu şiirlerini içeren bir kitap. Bu çalışmayı okuyunca şairin bütün şiir serüvenini kuşbakışı olarak görebilmek mümkün. Müştak Erenus'un eserlerine bütünsel bir gözle bakacak olursak şairin şiir sanatını, kendi ideolojisinin bir aracı olarak kullandığını söyleyebiliriz. Erenus'un incelikli ve derin bir dil kullandığı öne sürülemez. Şairimiz Toplumcu Gerçekçi Şiir'in vasat örneklerinden biri olarak tanımlanabilecek bir poetik yolda ilerlemiş. Kitapta, okuru sarsan, şaşırtan, heyecanlandıran şiirler yok denecek kadar az. İlgiyle okuduğumu söylersem yalan olur.

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Yaratılış / Muvaffak Sami Onat

Yaratılış
Muvaffak Sami Onat
1942

Bu ince kitapta şair Muvaffak Sami Onat ilginç  bir denemeye girişmiş. Farklı düşünülen ve uygulanan her orijinal sanatsal projenin başarı kazanmasının garanti olmadığının ispatını görüyoruz Yaratılış adlı kitapla. Köklü dünya milletlerinin dini inançlarını şiirsel bir dille tanıtmaya çalışmış şair Onat. Genelde tarihsel ve mitolojik ögelere yaslanarak açıklama yapmayı kendine yol edinmiş. Yavan bir dilsel tercihin cenderesine sıkışmış sanki. Heyecan uyandıracak şiirler barındırmıyor ne yazık ki "Diriliş". Kitabı tavsiye etmiyorum, satın almanızı önermiyorum. Ancak zaten almak isteseniz de kolay kolay bulamazsınız bu kitabı.

15 Ağustos 2014 Cuma

Nisan'ın İki Günü / Tufan Gündüz

Nisan'ın İki Günü
Tufan Gündüz
2011

Baştan itibaren okuru yakalayan, fazla yormadan kendini okutan bir kitap yazmış Tufan Gündüz. Rahat bir söyleyiş ve akıcı bir dile sahip Nisan'ın İki Günü adlı bu roman. Çanakkale savaşı ekseninde ilerleyen, yanısıra da o dönemdeki Ermeni sorununa insancıl bir perspektiften bakmaya uğraşan bir çalışma okuyoruz. En büyük handikap ise vasat ve klişe bir aşk hikayesi çerçevesinde kurgunun akmaya çalışması. Bu nedenle de okuyanları sarsmıyor ve dolayısıyla da yeteri kadar heyecanlandırmıyor. Güçlü ve çarpıcı bir karakterle yazık ki hiç karşılaşamıyoruz. Hep karton karakterler, giriftlik içermeyen düz kişilikler... Neticede su gibi akarak rahatça okunuyor. Ancak bitirdikten iki gün gibi kısa bir süre sonra da akıldan uçup gidiyor hiçbir iz bırakmadan Nisanın 2 Günü.

14 Ağustos 2014 Perşembe

İntihar / Cahide Günay

İntihar
Cahide Günay
2005

Tuhaf bir tesadüf sonucu, Robin Williams'ın kendi hayatına son verdiği günlerde okudum bu çalışmayı. İntihar hakkında ilginç bir kolaj oluşturan, alıntılar, açıklamalar, yorumlar, olay tespitleri içeren bir kitap yazmış Cahide Günay. Bu yapıtın temel amacının intihar düşüncesi olanları vazgeçirmek ve bu tür kişilere karşı nasıl davranılacağını öğretmek olduğunu varsayabiliriz. Ancak bu durumda kitapta çeşitli çelişkilerle karşılaştığımızı ifade etmeliyiz. Çünkü kitapta hem ayrıntılı intihar tasvirlerinin zararlarından bahsedilirken, hem de birçok intihar vakası ayrıntılarıyla anlatılmış. Hem ünlü insanların intiharını gündeme getirmenin özendirici olacağı vurgulanırken, hem de birçok sanatçı ve şöhretli kişinin intiharları hatırlatılmış. Ayrıca internetten derlenmiş yazarı belli olmayan kimi kalitesiz öykücüklere de yer verilmesi kitabın ciddiyetini zedelemiş diyebilirim.

Küçük Şirin Evin Gizleri / Nadir Gezer

Küçük Şirin Evin Gizleri
Nadir Gezer
2005

Öncelikle kitabın adının kitabın içeriğini iyi yansıtmadığını ifade etmem gerekiyor. Çünkü  küçük bir ev anlatılmıyor, şirin bir ev de anlatılmıyor, ortada herhangi bir giz de yok. Yapıtın adının okurda oluşturduğu merak halesi yazık ki hiç karşılanmıyor. Nadir Gezer'in ilginç bir roman tekniği var. Anlatım aşırı derecede savruk. Zamansal dizin bakımdan tuhaf bir dengesizlik var. Ayrıca "Küçük Şirin Evin Gizleri"nde kurguda yer alan bazen çok önemli bir olay kısaca geçiştirilmiş, kimi zaman da basit bir durum uzun uzadıya anlatılmış. Karakterler ise zayıf, cansız, akılda kalacak bir vasfa sahip değiller. Tek kelime ile ifade edeyim: Beğenmedim.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Iğdır Oba Köyü Kazısı ve Ermeni Mezalimi / Ali Eşref Uzundere (İmzalı)

Iğdır Oba Köyü Kazısı Ermeni Mezalimi 
Ali Eşref Uzundere
1998

Kitabı okurken, anlatılan vahşet olaylarına tanıklık eden kişilerin samimi ve çarpıcı ifadelerden çok etkilendiğimi belirtmem gerek. Betimlemelerin sıcaklığı ve gerçekliği hakikaten çarpıcı. Belge niteliğindeki fotoğraflar da kitabın gücünü artırıyor. Filmlerde ya da romanlarda karşılaşsam inanmayacağım, abartılı bulacağım olayların, böyle canlı tanıkların ağzından, ayrıntılarıyla ve samimi ifadeler eşliğinde okumak şok etkisi oluşturuyor. Tam yüz yıl önce gerçekleşmiş böyle vahşet tablolarını okuyunca, günümüzde Orta Doğu coğrafyasında gerçekleşen korkunç olayları da düşününce, insanlığın kaderinin hiç değişmediğinin farkına vardım. Üzüldüm, şaşırdım, düşündüm, huzursuz oldum.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Dostum Çino / Nilgün Ilgaz

Dostum Çino
Nilgün Ilgaz
2005

Dostum Çino kitabında Nilgün Ilgaz ilgi çekici bir olay örgüsü ve hoş bir tema ortaya koyamamış. Kitapta anlatılanlar okuyucu çocuklarda merak uyandırıcı cinsten heyecanlar içermiyor. Sıradan bir çocuğun köpek sahibi olması isteği vasat bir üslupla aktarılmış. Kitabın görsellerle zenginleştirilmemesi de bu yavanlığı artırıyor. Kitabın kahramanı olan Çino'nun herhangi bir macera yaşamaması, kitaptaki tasvirlerin güçlü olmaması önemli dezavantajlar oluşturmuş. Tavsiye edebileceğim bir kitap değil Dostum Çino.

Havşan Öyküleri / Bilgin Adalı

Havşan Öyküleri
Bilgin Adalı
2008

Bilgin Adalı, basit bir fikirden yola çıkarak duru bir anlatımla hoş bir çocuk kitabı ortaya koymuş. Ormanda bulunan bir konuşan tavşanın bir aile ile birlikte yaşaması sonucu ortaya çıkan çoğunlukla komik olaylar yalın bir dille aktarılmış. İlk anda bu kitaptaki tavşan bana "Alice Harikalar Diyarında" yer alan tavşan karakterini hatırlattı. Ancak sonradan ortaya çıkan temel özelliklerdeki farklılıklar, bu kitaptaki Havşan Zıpzıp'ın orijinal bir karakter olduğunu net şekilde ortaya koymak için yeterli. Çocukların ilgisini çekecek bir kitap Havşan Öyküleri.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Kara Üzüm Salkımı Hüzünler / Nursel Aras

Kara Üzüm Salkımı Hüzünler
Nursel Aras
2004

Anlatımın olgunlaştırılması, anlatılacak konunun dilsel zariflikle zenginleştirilmesi kaliteli ve ilgiyle okunan bir öykü kitabı için çok önemli. Nursel Aras'ın Kara Üzüm Salkımı Hüzünler kitabında anlatılan konuların ilgi çekicilik barındırdığı ortada. Ancak anlatım dili yeterli özen ve inceliği yeterince barındırmıyor yazık ki. Kitapta şayet "Ölüm" adlı ilk öyküdeki gibi kısa ve vurucu metinler yoğunluk kazansaydı daha isabetli olacakmış kanaatindeyim. "Dönüş" öyküsündeki gibi savruk bir anlatım tercih edildiğinde, ürünlerin etki gücü ziyadesiyle azalıyor. Netice itibariyle Nursel Aras'ın hikayelerinden bir okur olarak memnun kalmadığımı, yazarın ürünlerinin edebi beklentimi karşılamaktan uzak olduğunu söyleyeyim.

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Suskunlar / İhsan Oktay Anar

Suskunlar
İhsan Oktay Anar
2010

İhsan Oktay Anar kendine has bir tarz oluşturmuş, üslup bakımından elde ettiği girift anlatım tekniklerini son derece ustaca kullanan bir yazar. Tarihsel fonun arka planını oluşturduğu kimi sürreal içerikler de taşıyan temalar, barındırdığı gizem unsurunu kullanarak kendini heyecanla okutuyor. Merakla okunuyor ancak konu çok mu heyecan verici? Hayır. Sadece karmaşık açıklamalar ve kimi gereksiz ayrıntı içeren kurgu tutkulu, bütünlüklü ve kendi içinde tutarlı. Benzersiz bir üslupla tarihi romana felsefi bir derinlik katan İhsan Oktay Anar'dan hem derinlikli hem de sürükleyici vasıflarını bir arada bulabileceğiniz bir çalışma bu. Ancak postmodern içerikteki temel yapıtları okumuş kişilerin "Suskunlar"ı ele almasında fayda var. Okurluk düzeyi dünya klasikleri çerçevesinde kalmış bireylerin, bu kitabı okurken epeyce sıkılacağı, hatta tamamlamayıp yarıda bırakabileceğini tahmin etmek büyük bir kehanet sayılmaz.