29 Haziran 2014 Pazar

Anayurt Oteli / Yusuf Atılgan

Anayurt Oteli
Yusuf Atılgan
1974

Böylesine kült bir roman hakkında yeni bir şeyler söylemenin zor olduğunu bile bile Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli'ni, yine kendi çalışmasıyla kıyaslayacak olursam Aylak Adam'ın gerisinde bir yerde durduğunu ifade edebilirim. Anayurt Oteli'ndeki psikolojik çözümlemelerinin daha flu ifadelerle geçiştirilmesi, bilinç akışı tekniğinin daha az sarsıcı kullanılması söz konusu. Ancak şunu da hatırlatmak isterim ki, ben bu değerlendirmeyi 2014 yılında ve bu zamanın edebi kriterlerini göz önüne alarak yapıyorum. 1974 yılı Türkiyesi edebi ortamı için "Anayurt Oteli"nin avangard bir söylem oluşturduğunu atlamamak gerekiyor. Zebercet karakterinin Albert Camus romanlarındaki varoluş sıkıntısı çeken Fransız roman karakterlerinden pek bir farkı olmaması, özgünlük açısından bir dezavantaj oluşturmuş. Yerel motifler daha içselleştirici mahiyette verilseydi, belki kültürel kodlarımıza işleyici mahiyette, sosyal yapımızı daha iyi yansıtıcı bir çalışma ortaya konabilirdi. Bu yönden olmamış. Ama yine de, kırk yıl önce yazılmış bir roman, halen okurları üzerinde, yorum yapabilme motivasyonu oluşturuyorsa bu o yapıtın klasikleştiğinin açık bir ispatıdır.

28 Haziran 2014 Cumartesi

Seçilmiş Gezegen / Aslı Kaplan

Seçilmiş Gezegen
Aslı Kaplan
2013

Kimi kitapların okunmasında resimler ve sayfa tasarımı önemli bir etken oluşturabilir. Aslı Kaplan'ın "Seçilmiş Gezegen" adlı çalışması benzer kitaplarla kıyaslandığında göz alıcı içeriği ile farkını hemen hissettiriyor. Ancak kitabın güzellikleri bu görselliğiyle sınırlı değil. Çünkü ele aldığı konuları ifade ediş üslubu, her eğitim seviyesi ve yaş grubuna hitap edebilecek çerçevede zengin bir anlatımsal güce sahip. Yani hem ilkokul öğrencilerinin ve hem de ilkokul öğretmenlerinin ilgi ve merakla okuyabileceği bir kitapla karşı karşıyayız. Büyük bir mucizenin evi olan insan vücudunun ilginç özelliklerini okuyarak başlıyoruz okuma serüvenimize. Sonrasında hayvanlar aleminden birbirinden muhteşem ve şaşırtıcı bilgileri ediniyoruz. Seçilmiş Gezegen adlı bu hoş kitabı tanıtmakta anahtar işlevi gören kelime belki de bu olmalı: "Şaşırtıcılık". Neden derseniz, ucundan kıyısından duyduğumuz ya da bir yerde okurken gözümüze çarpmış önemli bilgileri, böyle bir arada bulunca ve arka arkaya okuyunca, muazzam bir şaşkınlığa kapılmamak adeta olanaksız. Üçüncü bölüm, bitkiler dünyasından derlenmiş bilimsel verileri kitabın perspektifi çerçevesinde ortaya koymuş. Dördüncü ve son bölüm ise Dünya ve Uzay konu başlığıyla sunulmuş. Bu son bölümün benim altını çize çize okuduğum en çok faydalandığım kısım olduğunu ayrıca vurgulamam gerekiyor. Netice itibariyle, ilkokul ve ortaokul fen derslerinde, çoğu zaman sıkıcı ayrıntılarla boğulmuş müfredatı renklendirmek için, derste ara sıra kısa pasajlar okumak suretiyle öğrencilerin ilgisini canlı tutabilmek için de faydalanılabilecek, son derece kaliteli ve özenle hazırlanmış bir kitap ortaya koymuş Aslı Kaplan. Son dönemde, bunun gibi birbirinden nitelikli çalışmalara imza atan Muştu Yayınlarına ayrıca teşekkür etmek gerek.

27 Haziran 2014 Cuma

Van Gölü'nde Yılanlı Bir Günün Esrarı / Hasan Bildirici

Van Gölü'nde Yılanlı Bir Günün Esrarı
Hasan Bildirici
1997

Kitabın başlangıcı istenen dinanizmi ve alt yapıdaki inandırıcılığı vermekten uzak olunca, sonradan ortaya konan atılımla yapıt istenen düzeyde sıçrama yapamıyor. Hasan Bildirici'nin "Van Gölü'nde Yılanlı Bir Günün Esrarı" adlı romanı bu sorunla muzdarip. Kitabın ortalarındaki anlatım temposu ve heyecan ögesinin tırmandırılışı çok başarılı. Ancak final de kitabın başlangıcı gibi tutuk ve anlatımsal enerjiden yoksun. Aslında yazar açısından kaçırılmış bir fırsatla karşı karşıya olduğumuzu ifade edebiliriz. Çünkü oldukça sarsıcı bir yapıt ortaya koymak için gerekli tüm malzemeleri edinmiş Hasan Bildirici. Ancak başlangıç ve finalde gerekli titiz yazın işçiliğini gösterme becerisini savsaklayarak önemli bir yazınsal başarıyı ıskalamış. Tüm bu eleştirel yaklaşımıma rağmen "Van Gölü'nde Yılanlı Bir Günün Esrarı"nı okumaktan memnuniyet duyduğumu da netice itibariyle ifade etmeliyim.

Camdan Kemiklerim Çelikten Kalbim Var / Zeynep Güneri

Camdan Kemiklerim Çelikten Kalbim Var
Zeynep Güneri
2009

Herşey kurgudan ibaret değil. Kurgu hikayelerin peşine takılarak okuma serüvenimizi öyle yönlendiriyoruz genelde. Ama gerçek hayat, çoğunlukla kurgudan daha sarsıcı. Şayet dikkatli bir gözle ve duyarlı bir kalple bakarsak elbette. Zeynep Güneri'nin "Camdan Kemiklerim Çelikten Kalbim Var" adlı kitabı, en zor şartlarda bile hayata tutunmanın destanını okutuyor bizlere.  En ufak şeyden umutsuzluğa kapılıp, hayata küsen, isyan eden, intihara teşebbüs eden kişiler için, bu kitap adeta bir ders kitabı niteliğinde. Azim ve kararlılıkla çarpan bir kalbin önünde hiçbir engelin duramayacağının kanıtı. Okurken, çoğu yerde gözyaşlarıma hakim olmak için özel çaba gösterdiğim bu umut yüklü kitabı yazdığı için ve biz okurlara "şükür"ün önemini hatırlattığı için yazara teşekkürlerimi iletmem gerek. 

21 Haziran 2014 Cumartesi

Almanya'daki Yirmi Yılım / Gülen Yeğenoğlu

Almanya'daki Yirmi Yılım
Gülen Yeğenoğlu
1992

Konuşurcasına, muhabbet eder gibi yazılmış, içtenlikli sıcak bir üslubu taşıyan bir kitaptı "Almanya'daki Yirmi Yılım". Olayları ve hatıraları kronolojik şekilde, kimi kısımlarda ayrıntılandırarak, kimi kısımlarda ise hızlıca ve fazla açıklamaya girmeden okurlarla paylaşmış Gülen Yeğenoğlu. Bazen olay akışının dışına çıkarak, duygusal ayrıntılar ifade edilmiş. Bu da anlatımı tekdüzelikten kurtararak daha ilgi çekici bir okumaya vesile olmuş doğrusu. Azimli ve kişilik sahibi bir kadının gurbetteki yaşam mücadelesini etkileyici vurgularla okurken, kimi edebi kaygılara girilmezse şayet, lezzetli bir okuma serüvenin içine girmek mümkün. 1966 -1986 arasında yaşananların bu şekilde kitaplaştırılması Almanya'da yaşayan Türklerdeki kimi kültürel kırılmaları anlamlandırabilmemiz için epeyce veri sunuyor. Ancak ben şahsen, yazarın yirmi yıllık Almanya macerasını sonlandırarak yurduna döndüğü 1986 yılından sonra yaşadığı 1986 - 2006 arasındaki yirmi yılı da öğrenmeyi çok arzu ederdim. Almanya günleri ile, dönüş sonrası Türkiye günlerinin sosyolojik karşılaştırması epey ilgi çekici yeni bir kitaba kapı aralayabilirdi.